“Bu Da Gelir, Bu Da Geçer” Hangi Yöreye Aittir?
“Bu da gelir, bu da geçer”… Herkesin duyduğu, belki bazılarımızın yıllardır defalarca kullandığı bir ifade. Ama durun, önce bir düşünün; gerçekten de bu kadar basit bir deyim mi? Hangi yöreye ait olduğunu düşündüğünüzde, aslında çok da net bir cevap bulmak zor. Çünkü bu deyim, adeta her yerde – hem de her durumda karşımıza çıkan bir öğe gibi. Sadece bir yerin değil, toplumun genel ruh halini anlatan, belki de çok daha derin bir anlam taşıyan bir ifade. Ama tabii ki, bunun bir “yöreye ait” olma iddiası ne kadar geçerli? Gelin, bu deyimin kökenlerine bakalım, anlamını tartışalım ve gerçekten de “bu da gelir, bu da geçer”in arkasındaki felsefeyi sorgulayalım.
Bu Deyim, Gerçekten Bir Yöreye Mi Ait?
“Bu da gelir, bu da geçer” deyiminin hangi yöreye ait olduğu konusunda net bir görüş yok. Birçok kaynak, özellikle Ege Bölgesi’ne ait olduğunu savunsa da, söz konusu deyimin sadece bir bölgeyle sınırlı olmadığına inananlardanım. Hangi yöreye ait olduğu tartışması aslında bir bakıma deyimin halk arasında ne kadar yayıldığının göstergesi. İzmirli biri olarak, mesela ben, Ege’nin sunduğu rahatlıkla büyüdüm ve bu sözü çok duyduğumu itiraf edebilirim. Ama bunun sadece Ege’ye ait olduğunu söylemek, biraz acelecilik olur. Çünkü deyimi başka bölgelerde de sıklıkla duymak mümkün. Yani bu deyimi bir bölgeye ait olarak tanımlamak, aslında biraz dar bir bakış açısı olabilir.
Birçok farklı köyde, kasabada, hatta şehirde bu deyimi duydum. Bazen bir akrabanın dertlerini dinlerken, bazen de kahvemde otururken birinin ağzından çıkabiliyor. “Bu da gelir, bu da geçer”in arkasındaki yaşam felsefesi evrensel. Toplumun ruhunu ve insanın o karmaşık ilişkilerini anlatan bir cümle bu. Çünkü herkes zaman zaman hayatta zor anlar yaşar ve bu cümle, bir şekilde bir umut vermek için söyleniyor. “Her şey geçer, bir şekilde düzelir” demek de denebilir, belki bu da doğru.
“Bu Da Gelir, Bu Da Geçer”in Güçlü Yanları
Beni en çok etkileyen, bu deyimin arkasındaki felsefe oldu. Gerçekten de hayatı bu şekilde görmek, bir anlamda sakinleşmek için güzel bir yöntem. Çünkü hayat her zaman inişli çıkışlıdır ve bazen gerçekten de “bu da geçer” diyebilmek, insanı rahatlatır. İşte burada, bu deyim bir bakıma bizim içsel dayanıklılığımızı sembolize eder. Evet, bazı zor zamanlar olacak, ama bu zamanlar da geçecek. Sonuçta, her olayın bir sonu vardır, değil mi? Bu düşünce, hem kişisel hem de toplumsal olarak aslında bizi hayatta tutan bir güç olabilir.
Mesela, iş hayatımda zaman zaman çok zorlandığım anlar oluyordu. Öyle bir noktaya gelmiştim ki, gerçekten de her şeyin çıkmazda olduğunu düşündüğümde, tam da bu deyim aklıma geliyordu: “Bu da gelir, bu da geçer.” Ve evet, o anlar geçiyordu. Zamanla her şeyin düzelmesi gerektiğini, her şeyin bir sürecin parçası olduğunu kabul ettiğimde, çok daha sağlıklı bir bakış açısına sahip oluyordum. Buradaki güçlü nokta şu: Bir şeyin geçici olduğunu kabullenmek, insanı o zor anlarla baş etme konusunda çok daha dirençli hale getiriyor. Bu da belki bir anlamda bizi rahatlatan bir şey.
Bu Deyimin Zayıf Yönleri: Sorunlardan Kaçmak mı?
Fakat bu deyim her zaman olumlu bir mesaj taşıyor mu? Bunu biraz sorgulamak lazım. Çünkü bazen “Bu da gelir, bu da geçer” demek, aslında sorunların üzerinde durmamayı ve yüzleşmemeyi de teşvik edebilir. Hayatta, sadece zamanın her şeyi düzelteceğini düşünmek, bazen yanlış bir yaklaşım olabilir. “Her şey geçer” demek, bazen sorunun köklerine inmeyi engeller. İnsanlar bazen bu deyimi, gerçekten çözülmesi gereken bir durumla karşılaştıklarında sadece geçici bir teselli olarak kullanabiliyorlar. Bu, bazen gerçek sorunun üstünü örtmeye yönelik bir yaklaşım olabilir. “Zamanla geçer” diyerek sorunun üzerine gitmemek, kısa vadede rahatlatıcı olabilir, ama uzun vadede çözüm odaklı bir yaklaşım geliştirmenin önüne geçebilir.
Mesela, bir arkadaşım iş yerinde çok zor bir dönem geçiriyordu. Sürekli bu deyimi duyuyordu: “Bunlar da geçer, sıkma canını!” Ama o dönemde gerçekten de bazen sorunları halletmek gerekiyordu. Sürekli “Bu da geçer” demek, bazen çözüm odaklı düşünmeyi engelleyebilir. Sorunları ertelemek, bazen onları daha da büyütür. Bu deyimin zayıf yanlarından biri de burada gizli. İnsanları sadece geçici rahatlatmak, kalıcı çözüm üretmiyor. Yani, bu deyim her zaman bir kurtuluş yolu olmayabilir.
Sonuç: Geçici mi, Kalıcı mı?
“Bu da gelir, bu da geçer” deyimi, bence hayatta yaşadığımız zorluklara karşı bizim nasıl bir tutum geliştireceğimizi gösteriyor. Ama her zaman bir çözüm önerisi sunmuyor. Kimi zaman bu deyimi duymak rahatlatıcı olabilir, ama bazen de sorunların üzerini örtmek için bir bahane olabilir. Yaşadığımız toplumda sıkça karşılaştığımız bir dil, ama bunun gerçekten bir anlam taşıyıp taşımadığını da sorgulamak gerek. Her şeyin geçici olduğunu kabul etmek, bazen çok anlamlı olabilir ama kalıcı çözümler üretmeden sadece beklemek de yanlış olabilir. Bunu düşünmek lazım. Bunu duydunuz mu, ya da belki kendiniz söylediniz mi? “Bu da gelir, bu da geçer” gerçekten her zaman geçici bir rahatlık mı yoksa sadece bir kaçış mı?