TMK 166 Maddesi Nedir? Farklı Bakış Açılarıyla İnceleyelim
Konya’da bir akşam çayı içerken, gündelik hayatın içinde farklı dünyalar arasında gidip gelirken, birden TMK 166. maddesi aklıma geldi. Bu maddeyi duyduğumda, kafamda hemen bir sürü farklı düşünce belirmeye başlıyor. Çünkü hem mühendislik tarafımın bakış açısı, hem de sosyal bilimlere olan ilgim bu konuyu farklı şekillerde ele almama neden oluyor. TMK 166 maddesi nedir, ne anlama gelir, nasıl uygulanır? Bu yazıda, bu maddeyi bir mühendis gözüyle, bir sosyal bilimci gözüyle ve hatta duygusal bakış açısıyla incelemeye çalışacağım. Her bir bakış açısının, hukuki bir maddenin ne kadar farklı anlamlar taşıyabileceğini gösterdiğini düşündüm. Hadi başlayalım!
TMK 166 Maddesi: Hukuki Bir Tanım ve Mühendislik Bakış Açısı
TMK, Türk Medeni Kanunu’nun kısaltması ve 166. madde ise özellikle “evlilik birliğinin temelinden sarsılması” durumuna dair düzenlemeler içeriyor. Hukuki bir bakış açısıyla bakıldığında, bu madde oldukça somut ve net. Eğer bir evlilik, bir tarafın ya da her iki tarafın kusurlu davranışları nedeniyle sürdürülemeyecek bir hale gelirse, boşanma davası açılabilir. Kanun, “temelinden sarsılma”yı esas alıyor. Yani evliliğin, her türlü öfke ve anlaşmazlıkla birlikte yıkılacak hale gelmesi, bir tarafın ya da her ikisinin de ciddi şekilde sorun yaşaması bu maddeyle düzenleniyor.
İçimdeki mühendis şöyle diyor: “Bunu bir sistem olarak düşün. Bir sistemdeki temel bileşenlerden biri bozulduğunda, sistemin işleyişi de bozulur. Tıpkı bir mühendislik probleminde olduğu gibi, burada da bir eşin sürekli olarak işlevsiz hale gelmesi, yani bir bütünün parçasının sorun yaratması, evliliğin de işleyişini engeller. Kanun, sistemin bozulduğunda yeniden yapılandırılmasına olanak tanıyor.” Yani mühendis bakış açısıyla, bu madde aslında bir tür ‘sistem tasarımı’ gibi çalışıyor. Eğer bir parçanın işlevi kaybolmuşsa, bu bozuk parçanın çıkartılması ve yerine yenisinin koyulması gerekebilir.
Sosyal Bilimler Perspektifi: İnsan İlişkileri ve Duygular
Şimdi de içimdeki insan tarafım devreye giriyor. Hukukun soğuk, matematiksel bakış açısının ötesinde, insan ilişkilerinin daha derinlerine inmek gerek. Evlilik, sadece bir yasal ilişki değil; duygusal, psikolojik ve sosyal bir bağdır. TMK 166. maddeyi bir insan ilişkisi olarak düşündüğümde, bu maddeyi çok daha geniş bir perspektiften ele almak gerektiğini düşünüyorum. Evliliklerin temelden sarsılması, sadece fiziksel ya da ekonomik bir sorun değil, duygusal bir yıkımın da göstergesi olabilir. İki insanın bir arada yaşayabilmesi, karşılıklı güven, sevgi ve saygı gerektiriyor. Ama bazen, bir ilişki uzun süre boyunca bu unsurları kaybedebilir. İçindeki mühendis, bu kadar karmaşık bir yapıyı bir ‘sistem hatası’ gibi görüyor, ama insan tarafım bunu çok daha derin bir insanlık meselesi olarak değerlendiriyor.
Bir evlilik, yaşanan yıllar boyunca sayısız duygu, anı, beklenti, kırgınlık ve mutlulukla şekillenir. Her şeyin temelden sarsılması demek, bu ortak yaşamın tamamen yok olacağı anlamına gelir. Kanun, hukuki olarak bir çözüm öneriyor ama duygusal olarak o sarsılmanın izlerini silmek o kadar kolay olmaz. Evliliklerdeki temel sorunlar, sadece bir tarafın suçu değil, iki tarafın da karşılıklı etkileşimlerinin sonucudur. Ve bu yüzden, evliliğin sarsılması sadece yasal bir mesele değil, derin bir duygusal süreçtir.
TMK 166 Maddesinin Gelecekteki Etkileri ve Toplumsal Yansıması
TMK 166. maddesinin gelecekteki etkileri üzerine düşündüğümde, toplumun evliliğe bakış açısının değişmesi gerektiği sonucuna varıyorum. Günümüzde, boşanma oranlarının arttığını ve ilişkilerin daha kırılgan hale geldiğini gözlemliyorum. Bu madde, boşanma sürecinde yalnızca yasal bir çerçeve çiziyor, ancak toplum olarak ilişkilerimize ne kadar değer veriyoruz? Evlilik, bir anlamda toplumsal bir sözleşme olduğu için, bu madde aynı zamanda bir yansıma taşıyor: Evliliğin temelden sarsılması, belki de toplumsal yapının zayıflaması olarak görülüyor. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması, sadece kişisel bir sorunun ötesine geçerek, toplumsal bir problem haline geliyor.
İçimdeki mühendis buna şöyle yaklaşıyor: “Sistemler, zamanla aşınır. Toplumlar da bir sistem gibi düşünülebilir. Eğer evlilik kurumunun temeli sarsılırsa, sistemin tüm öğeleri de bundan etkilenir. Bireysel düzeyde başlayan bu çözülme, toplumsal yapıyı da zorlayabilir.” Evet, mühendis gözlüğümden bakınca, her şeyin bir ‘sistem’ ve ‘denge’ olduğunu hatırlıyorum. Toplumda evliliklerin azalması, sosyal yapıyı ve bireysel ilişkileri etkileyebilir.
İçsel Çelişkiler: Hukuk ve İnsan
TMK 166. maddesini düşündüğümde, içimde bir çelişki hissediyorum. Hukuki sistem, boşanmayı çok daha mekanik bir şekilde çözümlerken, insan tarafımın hissettikleri daha karmaşık ve duygusal. Hukuk, evliliklerin “temelden sarsıldığını” belirlerken, insan ilişkilerindeki duygusal çözülmeyi nasıl anlamalı? Bu madde, sadece yasal bir çerçeve sunuyor ama ilişkilerin içindeki kırık dökük duygusal izleri yok edebilecek mi? Bunu tartışmak, yalnızca bir hukuki mesele değil, aynı zamanda bir insanlık meselesi.
Sonuç olarak, TMK 166. maddesi, hem mühendislik bakış açısıyla bir ‘sistem bozulması’ gibi görülüyor, hem de insan ilişkilerindeki derin duygusal yıkımların simgesi olarak bir toplumsal problem haline geliyor. Bu maddeyi anlamak, yalnızca yasal açıdan değil, toplumsal ve duygusal açıdan da önemli bir değerlendirmeyi gerektiriyor. Hem bireysel hem de toplumsal anlamda, evliliklerin temelden sarsılması, gelecekteki sosyal yapıyı etkileyebilecek önemli bir süreç olabilir. İşte bu, bana göre TMK 166’nın derin anlamıdır.