Devlet Hastanesinde Güvenlik Kaç Saat Çalışır? Güç, İdeoloji ve Vatandaşlık Üzerine Siyasal Bir Okuma
Bir siyaset bilimci olarak, “güç” kavramı hayatın her alanında yankılanan bir tema olarak dikkatimi çeker. Devlet hastanesindeki bir güvenlik görevlisinin kaç saat çalıştığı sorusu, yüzeyde basit bir çalışma düzeni meselesi gibi görünür. Ancak derinlemesine bakıldığında bu, iktidar ilişkilerinin, kurumsal hiyerarşinin, ideolojik pratiklerin ve vatandaşlık anlayışının küçük bir mikrokozmosudur. Güvenlik görevlisinin çalışma süresi yalnızca bir zaman ölçüsü değil; aynı zamanda devletin bireyle kurduğu ilişkinin bir göstergesidir.
—
İktidarın Gölgesinde: Çalışma Süresi Bir Otorite Göstergesi midir?
Devlet hastanesinde güvenlik görevlileri genellikle 12/24 veya 24/48 saatlik vardiya sistemleriyle çalışır. Yani bir gün boyunca aralıksız görev yapar, ardından belirli bir süre dinlenir. Bu sistem, hem iş gücü yönetiminin hem de kurumsal otoritenin bir uzantısıdır.
Bir siyaset bilimi perspektifinden bakıldığında, bu düzen bir tür iktidarın zaman üzerindeki tahakkümü olarak okunabilir. Güvenlik görevlisi, devlet kurumunun işleyişini kesintisiz korumakla yükümlüdür; bu da bireyin kendi zamanını kamusal hizmetin devamlılığına adaması anlamına gelir. Bu noktada şu provokatif soruyu sormak gerekir: “Devlet, vatandaşının zamanını ne ölçüde sahiplenme hakkına sahiptir?”
Zaman, modern iktidarın en görünmez araçlarından biridir. Michel Foucault’nun disiplin toplumu kavramıyla açıklayacak olursak; güvenlik görevlisinin vardiya çizelgesi, iktidarın bedeni ve zamanı yönetme biçimidir.
—
Kurumlar ve İdeoloji: Devletin Güvenlik Anlayışı Nasıl İnşa Edilir?
Bir devlet hastanesi, yalnızca sağlık hizmeti sunan bir yapı değildir; aynı zamanda ideolojik bir mekândır. Burada düzen, disiplin ve güvenlik, devletin görünmeyen değerlerini temsil eder.
Güvenlik görevlileri bu düzenin sessiz bekçileridir. Onların uzun çalışma saatleri, devletin süreklilik iddiasının bedensel bir tezahürüdür. Bu noktada “çalışma süresi”, bir üretkenlik göstergesi değil, bir sadakat ritüeli haline gelir. Güvenliği sağlamak, sadece bir iş değil; devletin varlığını yeniden üretme eylemidir.
Bu çerçevede, güvenlik görevlisinin 12 veya 24 saatlik nöbeti, aslında devlet ideolojisinin mekânsal ve zamansal sürekliliğini sağlamak için tasarlanmış bir politik pratiktir.
—
Toplumsal Cinsiyet Perspektifi: Gücün ve Katılımın Farklı Yüzleri
Siyaset bilimi yalnızca kurumları değil, bireylerin güçle kurduğu ilişkileri de inceler. Burada toplumsal cinsiyet farklılıkları belirginleşir. Erkeklerin güce ve otoriteye daha stratejik, kontrol odaklı yaklaştığı; kadınların ise iş birliği, empati ve demokratik etkileşimi öne çıkardığı gözlemlenir.
Bir erkek güvenlik görevlisi, uzun çalışma saatlerini “disiplin ve görev bilinci” üzerinden meşrulaştırabilir. Bu, güçle kurulan stratejik bir ilişkidir: “Ne kadar uzun çalışırsam, o kadar güçlü bir görev bilinci sergilerim.”
Oysa bir kadın güvenlik görevlisi için aynı durum, daha çok toplumsal katılım ve dayanışma perspektifinden anlam kazanır. Onun için güvenlik sağlamak, otoriteyi değil; güveni inşa etmektir.
Bu farklı bakış açıları, aslında siyasal sistemin temel bir sorusunu yeniden gündeme getirir: “Güvenlik, güç mü üretir yoksa toplumsal denge mi sağlar?”
—
Vatandaşlık ve Emek: Devletin Hizmetinde Birey Olmak
Devlet hastanesinde güvenlik görevlisi olarak çalışmak, bir tür vatandaşlık pratiğidir. Birey, emeğini devletin kamusal düzenine sunar. Ancak bu ilişkinin sınırları her zaman net değildir.
Uzun çalışma saatleri, düşük ücretler veya yüksek sorumluluk düzeyi, bireyin kendini “hizmet eden” bir vatandaş olarak değil, “tükenen” bir vatandaş olarak hissetmesine yol açabilir. Bu noktada siyasal soru yeniden belirir: “Devlet, vatandaşının emeğini koruyan mı, yoksa tüketen bir güç müdür?”
Bu çelişki, modern demokrasilerin en temel açmazlarından biridir. Güvenlik görevlisinin mesai süresi, aslında devletin vatandaşına biçtiği değerin dolaylı bir göstergesidir.
—
İdeolojik Bir Çerçeve: Disiplin mi, Dayanışma mı?
Bir siyaset bilimci için her çalışma düzeni, aynı zamanda bir ideolojinin pratiğidir. Devlet hastanesinde 24 saatlik nöbet tutan bir güvenlik görevlisi, disiplin ideolojisinin canlı temsilcisidir. Ancak bu düzenin demokratik bir dönüşümle, dayanışma ve katılım eksenli bir modele evrilmesi de mümkündür.
Belki de bu dönüşüm, kadınların katılımcı bakış açısıyla erkeklerin stratejik gücünün birleştiği bir yeni siyasal kültürün kapısını aralayacaktır.
—
Sonuç: Zamanın Sahibi Kim?
Devlet hastanesinde güvenlik kaç saat çalışır? sorusunun cevabı yalnızca “12/24” veya “24/48” değildir. Bu soru, iktidarın zaman üzerindeki kontrolünü, kurumların ideolojik doğasını ve vatandaşın emeğinin siyasal anlamını sorgulamamızı sağlar.
Her güvenlik görevlisinin vardiyası, devletin düzenini ayakta tutan bir mikro iktidar sahnesidir. Ancak şu soruyu sormadan geçemeyiz: “Bir toplumun güvenliği, ne kadar çalıştığımızla mı ölçülür; yoksa ne kadar adil bir düzen kurabildiğimizle mi?”